metin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
metin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2020 Perşembe

İMAM LUDOVİC M. ZAHED’İN KUİR MÜSLÜMAN EVLİLİĞİ


Tanrı lezbiyen, gey ve transseksüelleri sever. İmam Ludovic M. Zahed’e göre bu kuşkusuz bir gerçek. Kendisi Avrupa’nın ilk kapsayıcı camisinin ve Fransa’nın Eşcinsel Müslümanları derneğinin kurucusu, CALEM (Avrupalı ve Müslüman LGBT Dernekleri Birliği) ‘in koordinatörü, bunun yanısıra fırsat buldukça bu websitesine katkı sağlayan yazarlardan biri.. Aynı şekilde Ludovic tanrının hemcins birliktelikleri tasdik ettiğine ve İslam’a inanan eşcinsellerin de heteroseksüeller gibi evlenebileceğine son derece inanıyor. Güney Afrikalı bir erkek olan Qiyaam ile evlilik deneyimiyle başlayan geçmişinden yola çıkarak, Ludovic çok net ve etkileyici başlıktaki “Kuir Müslüman Evlilik” kitabını yazdı.

Yeni kitabınızın başlığı gayet açık ama hangi bakış açısına gönderme yaparak kuir Müslüman evliliğe bakıyorsunuz? Kitabın temel savı nedir?

Bir antropoloğun yapacağı gibi, bu kitap kimliklerimizden birini diğerine seçmek zorunda kalmadan, kuir ve Müslüman olmanın sosyolojik gerçekliğinin bir tanıklığı (makale ve biyografi arasında.). Buna ek, “yeşil kitap” dediğimiz her yıl yayınlanan homofobi, islamofobi ve transfobiye karşı bir teorik kısım koyduk. Yeşil kitap, kökenindeki proaktif saygıyı ve çeşitliliği koşulsuz sevmeyi islamın en derin köklerinde bulmayı amaç edindi.

İslamda evliliğin amacı ne?

İslam geleneği evliliği sadece bir dini tören olarak değil, aynı zamanda iki şahit ve birbirilerine sesli olarak bu özel anlaşmayı kabul ettiklerini söyleyen iki yetişkinin etik kontratı olarak değerlendirir. – ijab wa qabul (اجب وقبول)..

Yani, heteroseksüel ve eşcinsel evlilikler arasında fark var mı?

Kuir ve düzcinsel evlilik arasında hiçbir fark yoktur. İslam böyle bir fark oluşturmuyor ve arapça terim olan “zawj” (زوج; evli partner) cinsiyetsiz bir terimdir. İslami evliliğin yeni bir temsilini inşa ediyoruz. Allah’ın ve insanlığın tevhidi (tekliği), yıkmayı ve inşa etmeyi (İmamımız Amina Wadud’un da söylediği gibi) İslam’ın etiğinin kalbi olarak şart koşar.  Allah’a olan güzel inancımızı ayrımcı politik stratejilere karşı kullanarak, İslam’la birlikte içindeki önyargıları ve dogmaları yıkmalı,  İslami idealler ve Allah’a inancımızla ilişkili yenilenmiş temsiller inşa etmeliyiz.

Yorumlaman açıkça çoğu İslam alimleriyle keskin bir karşıtlık içerisinde. Onların önerdiği dini görüş, dogma ve geleneklerden yekpare. Bunun aksine, sen yaşayan, daima hareket halinde olan, dinamik bir varlık olarak tanımlıyorsun. Sence, neden inanç sıklıkla dogma, ceza, hatta şiddete dönüşme eğiliminde?

Nefes almayan, ölü bir inanç sosyal tembelliğe sürükler ve sonra sadece haksız sosyal yapı ve alışkanlıkların çoğalmasını haklılaştırmakta kullanılır. İnanıyorum ki, Kuran’da geçenler, peygamberler, kadınlar ve erkekler, Dünya’nın heryerinde yaşayanlar ve her uygarlığın hikayeleriyle, Allah insanlık tarihi boyunca bize rehberlik ediyor.  Tekliğin gerçek manası, çokluk ve çeşitlilikte. Her inancın, her idealin insanlığın hayallerine ve ihtiyaçlarına uyarlanması gerekir. Dogmaları, şiddeti ortadan kaldırmak ve haksız sosyal yapılardan inancımızı korumak için, ideallerimiz ve Allah’a olan inancımızla ilgili yeniden nasıl hayal kuracağımızı öğrenmek zorundayız.


Gelenekte sıkışmamak ve dogmanın yükü bir tür hareket yaratıyor, insanların islamın kalbindeki mesajı keşfetmesine öncülük edebilen bir tür dinamizm gibi. Ama bu bir yandan yanlış bir furyayı takip etmeye de evrilebilir ve sonuç olarak mesajın orijinal anlamından uzaklaşabilir. Bu kuir Müslümanlara karşı sık yapılan bir suçlama: Bu ithamlara cevabınız nedir?

Her insan idealinin esası temelde iyioluş ve mutluluktur. İslam inancının özünde insan haysiyetine saygı ve özgürlüğü teşvik vardır. Bunu anlamamak, Ay’ı gösteren bilgeye değil de, parmağına bakma ahmaklığı gibidir. İslamın ilk dönemlerinde bazı Sufi alimler Kuran’ın bir ayetinin 7000 farklı yorumlamasını görebiliyorlardı.

Ve bugün?

Bugün, bazı dogmatik bilginler çeşitlilikten endişe duyarak, sunduğumuz - onlara göre -“alternatif islam.”’ı bile kabul etmeyi reddediyor. Evet, ilerlemeci ve kapsayıcı Müslümanlar şuan sadece küçük bir azınlık ama sosyal yapılaı yeniden düzenlemek azınlıkların alternatif ideal ve etik önerileriyle sağlanır. Bizim alternatif, yenilenmiş islam temsilimiz Allah’ın bize rehber olan yaşayan, gün yüzüne çıkmamış sonsuz yüzlerinden biri.

Fransa’daki evlilik eşitliği karşıtı organizatörler Fas’ta benzer bir girişim düzenlediler, ki Fas’ta hala eşcinsellik bir suç ve eşcinsel evliliği tanımlayacak bir düzenleme yokken…

Homofobi ve transfobi maalesef her dinden veya ideolojiden dogmatik insanların üzerinde anlaştıkları az konudan biri. Şu gerçeği tekrar vurgulamak istiyorum ki ağacı sadece meyvesiyle yargılayamazsınız. Naziler demokratik bir seçimle gelmelerine rağmen; yahudileri, gey, lezbiyenleri yok etmeye çalıştı. Komünizmin Çin’deki temsili milyonlarca insanın ölmesine sebep oldu. Geçtiğimiz yüzyıl (dayatmacı anlayışla bireysel kimlikleri kontrol eden) faşizmi ve (kamusal ve hatta mahrem alanlardaki sosyal davranışları kontrol eden) totaliterliği anlamamız için korkunç fırsatlarımız oldu.

Aramızdan bazıları ideallerimizi ve etiğimizi başka kardeşlerimizin üzerinde güç kullanmak için kullanıyor diye, demokrasiden ve dayanışmadan kurtulalım mı? Hiç de bile, biz alternatif sunmak zorundayız ve Allah’ın Kuran’da dediği gibi “insanlar gelecek”, öyle ya da böyle. Diğer insanların sivil haklarını öz-tanımlama ve kendi kaderini tayin etme yoluyla elde etmemeleri yönündeki çabalar, basitçe Allah’ın bizlere Tevhid ve Birlik yolculuğunda, çokluk ve çeşitlilik aracılığıyla ilham verme hakkını inkar etmektir.Kuran'a göre tevhid bizim 'melekler' olarak düşündüğümüzden bizi daha iyi varlıklar yapar. Başkalarına karşı nefret dolu olan insanlar, onlar hakkında konuşulmasını bile hakketmezler.

Bizim de bildirdiğimiz gibi, Afrika ve Akdeniz’in Rabat Yönetim ve Ekonomi Okulunda (Avrupa üniversitelerindeki siyasi bilimlerin dengi) bir konferansın oldu. Nasıl geçti?

Kuir islam ve islami feminizm üzerine sunumum oldukça hoş karşılandı. Arap toplumları aslında Avrupalıların da “sadece” birkaç on yıl önce olduğu gibi, her türlü ayrımcılığa karşı insanı kaynaklar oluşturacaklar ve umuyorum ki Fas’taki bu girişimlerimiz de Arap tarihinin bir parçası olacak inşallah. Bu yüzden tüm enerjimizi aktarmak zorundayız. Kibire kapılmadan önyargı ve nefreti yok etmeyi deniyoruz. Alçakgönüllü bir şekilde önyargı ve nefreti yıkmaya, aynı zamanda Allah’tan mütemadiyen aldığımız bireysel ve kolektif ebedi mesajını taşıyan tamamen yenilenmiş bir anlayış inşa etmeye çalışıyoruz. Amin.

21 Eylül 2020 Pazartesi

Eşcinsellik - İmtihan mı Mükafat mı?

Dini konularda söz üretmek bir çok konudan daha fazla sorumluluk hissimin arttığı bir eylem oluyor. O sebeple paylaşımlarımın naçizane kendi hakikat yolculuğumun bir parçası olduğunu belirtip, vebal altına girmekten Allah'a sığınırım. 

Başlıktaki soruya verdiğim cevaplar hayatımın farklı dönemlerinde değişiklik gösterdi. Bu süreçte aslında dinde bir reform yapılmadı veya yeni bir güncelleme gelmedi. Değişen ekseriyetle bakış açım oldu. Dini bir vesileyle hayatıma giren mükafat ve imtihan kavramları kendi iç dünyama yönelik bir çok yüzleşmeye fırsat verdi. İmtihan kavramından başlamak istiyorum.

Semavî dinlere inanan birinin en temel kabullerinden biri bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu, geçiciliği ve aslolanın ahiret hayatı olduğudur. Ben de bu inançla büyütüldüm. Ama imtihanda neler sorulacağı kısmı muallaktı. Ve ilk kez bir hemcinsimden hoşlandığımda bunun neyin imtihanı olduğundan emin değildim. Niye kimsede görmediğim bu imtihan beni bulmuştu? Yardımcı olacak bir kaynak ve insan da yoktu. İlk aklıma gelen cevap sevmemem gerektiğiydi. Çünkü sevdiğimde deneyimlediğim de platonik bir aşk acısı olmuştu. O dönem, ana akım öğretiler doğrultusunda cehennemde cezalandırılmayı kabullenip, imanıma olan inancımla kefaretimi ödedikten sonra cennete gidebileceğime tefekkür ederek bir sonuca varabilmiştim. Ama aklıma yatmayan içime sinmeyen bir çok nokta da vardı. İslamın akıl ve mantığı övdüğü kısımlar bu ana akım söylentilerde pek yer bulmuyordu. Sorular sormaktan korktuğum bir dönemdi ama aklımdan çıkmayan en temel soru: Bir insanın hem cinsine aşık olmasından nasıl bir kötülük doğabilirdi ki, Allah bunu imtihan etti?

 

        Bu kendini daha hümanist çizgide gören müslümanların: "Evet, eşcinsellik fıtrattan gelebilir kabulümüzdür, fakat Allah bunu imtihan olarak vermiştir ve eyleme geçmemeleri gerekir." argümanını bana hatırlatıyor. Burada eyleme (muhtemelen de cinsel ilişkiye) indirgenmiş bir cinsel yönelim algısı gözüme çarpıyor. Bir yandan da kendilerinden çok eminler ve cüretkarlar. Bu tür durumlarda hep: "Herkes başkasının putuna İbrahim." sözü aklıma gelir. Evet cinsel yönelimimin benim için bir imtihan boyutu var ama imtihanı Allah yapıyorsa, bu kişiler cevapları mı çaldılar acaba?

 

        Cinsel kimliğimi kabul ettiğim hatta üzerine aktivist bir kimlik de eklediğim yılların ardından İslam'a dönüşümde fark ettiğim şu oldu ki, benim eşcinselliğimle olan imtihanım hem cinsimle bir romantik veya cinsel paylaşımdan önce çok daha özümle alakalıydı. Azınlık olmak, dezavantajlı konumda hissetmek (olmak), Allah'ın benim üzerindeki takdirini bir ceza olarak görmemek, bu takdiri sevgiyle ve gururla temsil etmek, kendimle barışık olmak, kendimi sevmek, halktan geçebilmek, kabul görmekten vazgeçmek, yalnızlıktan korkmamak, insan tarafından senin için kurgulanmamış bir dünyada tefekkür edebilip teslim olabilmek ve muhtemelen ömrümün geri kalan kısmında da eklemelerin olacağı bir çok imtihan. Muhakkak bunların hepsi doğrudan yönelimimle bağlantılı değil, ama hakim anlayış ve yaşam biçimi dışında olduğunda hepsi de kendine göre boyut değiştiriyor.

 

        Peki bunca imtihanın arasında mükafat nerede? Bir yandan imtihan dünyasındayız ama bu hayatın büyük bir mükafat olduğu da nakşediliyor. Çünkü bu dünya bir yandan Allah'ın sıfatlarının tecelli olduğu varlık alemi. Aynı anda hem mükafat hem imtihan olabilmesi kafa karıştırıcı geliyor evet, işte orada devreye iman giriyor. Rasyonel bir mantığın bu noktada çelişkiyi mantıksız bulup hükmünü vermesi muhtemeldir. Nitekim Kuran'da birbiriyle çelişik gibi gözüken bir çok nokta vardır. Ancak bunun bir hikmeti olduğuna inanan ve ardındaki ilme erişmek isteyenler Allah'ın izniyle buna nail olmuşlardır. Mevlana'nın: "Doğru ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız." sözü bu hikmetin mânâ dünyasındaki temsilini çok güzel veriyor. Mükafat, Mecnun'un dünyevi aşkın ızdıraplarından geçerek eriştiği halin kıssayla da bize bir gönül kapısı açıyor. O yüzden bu mükafat kısmıyla ilgili ancak gönül ehli insanlardan bir fikre sahip olabiliyoruz. Yani mükafatın dış dünyadan çok, iç dünyada tezahür eden bir hal olduğunu çıkarsıyoruz. 



        Peki bu dünyanın geçiciliğine iman etmiş biri için eşcinselliğin mükafatı ne olabilir? Azınlık olmayı kendim için bir imtihan olarak almış olsam da, çoğunluk olmamayı da bilakis bir mükafat olarak addediyorum. Çoğunluk olduğunda çoğunluğun dünyevi ihtiyaçlarına göre kurgulanmış bir dünyada aymak, bu dünyanın geçiciliğinin kendine hatırlatabilmek çok daha güç olacaktır. Hatta 1. dünya ülkesinde doğmuş olmamayı da , kendim için bir lütuf kabul ediyorum. Bu rehavete kapılmamı, dünya illüzyonunda kaybolup gitmemi çok daha mümkün kılabilirdi. Burada anlatmak istediğimi örneklendirecek olursam, onur yürüyüşünün tarihsel kökenindeki ruhun şuan kapitalist şirketlerin sponsorluklarıyla içinin boşaltıldığı bir yürüyüşe dönüşmesi gibi. Kastettiğim tabi ki acıdan beslenmek veya ızdırapla güç bulmak da değil. Sadece kendim için neyin imtihan neyin mükafat olduğuna daha inanç temelli bir yerden karar vermem. Tasavvuf okumalarında sıkla karşılaşacağımız bir husus da, zorlukların aslında kulu bu dünyada pişirmek için Allah'a yaklaştırmak için vesile olarak görülmesidir. Halk arasında: "Allah sevdiği kulunun imtihanını zor eylermiş." Sözü buna gönderme yapar. Evet, Türkiye'de bir eşcinsel olmak zor. Ama biliyorum ki sabır edinilebilecek en güzel erdemlerden biri. Zorluklar içerisindeyken de kalbini açık ve temiz tutabilmek, asıl maharet bunda. 

Bu demek değildir ki, hakim cinsel yönelimde olan biri gaflet uykusundan kalkamaz. Bilakis en azından cinsel kimliği üzerinden lehine işleyen bir dünyada bunun dışına çıkabilmesi onun için ne mutlu. Aşkın imtihanını cinsiyetlerden öte madde dünyasından mânâ dünyasına bir açılım olarak görürsek, kimimiz bunu karşı cinsiyle, kimimiz hem cinsiyle, kimimiz de cinsiyetlerin ötesinde deneyimliyor. Hepimiz aynı dünyasal kaderi paylaşıyor ve birin parçası olduğumuza inanıyorsak (Tevhid bunu gerektirir.), bir hükme varırken tevhidi bozmamaya (Tevhid kavramıyla ilgili detaylı açıklamayı bloğumun temel kavramlar bölümünde verdim.) da imtina etmemiz gerekiyor. Ahir zaman hakikati bize gösteriyor ki ne cinsiyet sadece kadın ve erkek, ne de cinsel yönelim sadece heteroseksüel. O zaman birliği maddenin ötesinde bir manada idrak ederek bu çatışmadan ve ayrışmadan mükafatlanabileceğimize inanıyorum. Sözlerimi Yunus Emre'den bu dizelerle sonlandırıyorum:

 

"Gönül Calab*’ın tahtı, Calap gönüle baktı

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san

Dört kitabın manası budur eğer var ise"


*Eski Anadolu Türkçesinde Allah.


(20.07.2020 tarihinde kaos.org adresinde yayınlanan yazımdır.)

 

 

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Müslümanlar İslam'da Biseksüelliği Onaylayabilir, Ki Buna İhtiyaç Da Var

Bu konuyu konuşmak kolay değil. Ama insani meselelere yönelik kesişimsel bir yaklaşım benimseyeceksek, bunu yapmak önemli.

Çağdaş İslam teolojisi çalışmalarının büyük bir kısmı eşcinsel Müslümanları tasdik ediyor. Sünni ve Şii muhafazakar Müslüman bilginler çoktan beri transeksüel müslümanları kabul ediyor. Ancak, biseksüel müslümanlar üzerine konuşmalar yeterli dikkati çekmedi.

Muhafazakar Müslüman bilginlerin eşcinsel Müslümanları zor kabullendiği gibi, LGBTQ müslüman bilginlerin ve aktivistlerin de etkili bir şekilde İslam'da biseksüellik üzerine durduğu söylenemez. İslam'da biseksüelliğe konuşmak kolay değil ama insani meselelere yönelik kesişimsel bir yaklaşım benimseyeceksek, bunu yapmak önemli.

Eşcinsel müslümanlar cinsel yönelimlerinin doğuştan ve değiştirilemeyeceğini savunuyor. Sahte bir evlilik yapmanın ikiyüzlüce ve kalıcı olarak bekareti muhafaza etmenin zalimce olduğuna inanıyorlar. Darura (ihtiyaç) ve raf al harj (zarardan kaçınma) kavramlarına dayandırılan İslamî görüşler, müslümanların endişelerini hafifletmeye ve eşcinsel gruplara girmelerine yardımcı oluyor.

Ancak bu argümanlar biseksüel müslümanları tasdik etmek için kullanılmıyor.. Muhtemelen bu, biseksüellerin heteroseksüel bir ilişki yaşama alternatifleri olduğu ve eşcinsel ilişkilerine odaklanarak gereksiz yere sıkıntıya girmeyecekleri gibi bir karşı argümana dayanıyor.

Ancak farkına varmalıyız ki, biseksüel müslümanlar her zaman heteroseksüel ilişkide olma alternatifine sahip değiller. Bekar bir anne veya ileri yaşlarında olan biseksüel müslüman kadınlar örneğini ele alalım. Bir çoğu için erkek bir partneri olması ihtimali daha düşük.

Aynı şekilde, dul veya maddi gerekçelerle evlenememiş bir biseksüel müslüman erkeği düşündüğümüzde, bir erkekle derin bir ilişkide olma ihtimali bir kadınla olmasından daha yüksek. Bu bağlamda aynı cinsiyetle ilişki bir alternatif değil, bir zorunluluk. Böyle bir ilişki geçici dürtülerle savuşturulamaz. Bu insani dokunuşa, şefkate ve yoldaşlığa derin bir arzuya dayanan gerekliliktir..


İnsan hayatının hükmü, Müslümanların tefsire dayanarak 'karılarını dövmek' veya 'Hristiyan ve Musevilerle arkadaşlık etmemek' gibi bağlamdan koparılmış ifadelere dayandırılmaz.


MOODBOARD VIA GETTY IMAGES


Böyle bir ilişkinin yokluğu bu müslümanlar üzerinde yersiz, gereksiz bir yük doğurur.. Böyle bir yüke İslam'da göz yumulmasa da,, Kuran’a dayandırılan baskı hala baskıdır. Dahası, İslam'da mantıksız yük gereksiz ve işlevsiz sayılır.. Bu demek oluyor ki ihtiyaca ve zarardan kaçınmaya dayalı görüşler biseksüel Müslümanları da kapsayabilir.

Dul erkeklerin veya bekar annelerin dışındaki genel bağlamda bile, biseksüel müslümanlar kendi cinsiyetleriyle daha güçlü bağlantı kurabilir. Mawadda (şefkat)’i fark etme görüşü, böyle durumlardaki yasal anlaşmanın geçerliliğine izin verir.

Biseksüel Müslümanlar için çok eşliliği haklılaştıran argümanlar, paralel olarak heteroseksüel müslümanlar için de geçerli. Bu bağlamda yetimlere bakılması için küçük çocukları olan yoksul bir dul erkekle biseksüel bir erkek de evlenebilir. Aynısı biseksüel kadınlar için de geçerlidir.

Peygamberin kendisi eşcinsellik ve biseksüellikle ilgili hiç konuşmadı

Ayrıca Lut kavminin hikayesinin cinsel yönelimi içermediğini kabul etmeliyiz. Kur’an’da Lut kavminin yol kesmesine, kamu düzenini bozmalarına, Lut’un konukseverlik teklifine uymamalarına ve aceleyle evine girip izinsiz bir şekilde misafirlerine ulaşmalarına dair geniş ve detaylı olarak vardır.

Lut kavminin hikayesi eşcinseller ve biseksüellerin hemcinsleriyle ilişkileriyle ilgili değildir. Aslında peygamber asla eşcinsel ve biseksüellerden bahsetmemiştir. Bu konu sonraki Müslüman nesillerin kendi sosyal törelerine ve tıbbi bilgilerine dayanarak kelime oyunları yapmalarından kalmıştır.

                                     
                                                                                       MARK BLINCH / REUTERS,2012 -Toronto /Kanada
Bütün hikaye, geçmiş milletlerin Allah'ın elçilerine karşı baskıları yüzünden yok edildiği bilgisiyle peygamberi rahatlatmakla ilgilidir. Bunun sebebi de, o dönemki kibirli Mekkeliler de benzer bir durum içerisindeydiler.

Gerçekten de, çağdaş müslüman muhafazakarlar, eşcinsel ve biseksüel müslümanları kınamak için bağlamından koparılmış "kadın yerine erkeklere yaklaşıyorsunuz" ifadesine odaklanarak Kuran pasajlarını büyük ölçüde görmezden geliyor.

Bağlamından koparılmış ifade de bile biseksüel ve eşcinsel bir ilişkiden bahsetmiyor. Buradaki ifade sadece yakınlık, şefkat ve yoldaşlık bağlamının yoksunluğuyla ilgili. Bu ayetler sadece arzu, dürtü ve hevesle alakalı.; ilişkiler geçici arzulara, dürtülere, heveslere dayanmaz.

İnsan hayatına ilişkin kararlar bağlamından koparılmış ifadelere dayandırılmaz. Ki, müslümanlar “kadını dövmek” ve “hristiyanlarla ve musevilerle arkadaş olmama” ifadelerinde olduğu gibi yoruma dayalı temelleri kolayca reddederler. Sonuç olarak, Müslümanlar yorumsamayla İslam'da biseksüellikten bahsedebilir ve biseksüel Müslümanları tanıyabilir.