1 Ekim 2020 Perşembe

İMAM LUDOVİC M. ZAHED’İN KUİR MÜSLÜMAN EVLİLİĞİ


Tanrı lezbiyen, gey ve transseksüelleri sever. İmam Ludovic M. Zahed’e göre bu kuşkusuz bir gerçek. Kendisi Avrupa’nın ilk kapsayıcı camisinin ve Fransa’nın Eşcinsel Müslümanları derneğinin kurucusu, CALEM (Avrupalı ve Müslüman LGBT Dernekleri Birliği) ‘in koordinatörü, bunun yanısıra fırsat buldukça bu websitesine katkı sağlayan yazarlardan biri.. Aynı şekilde Ludovic tanrının hemcins birliktelikleri tasdik ettiğine ve İslam’a inanan eşcinsellerin de heteroseksüeller gibi evlenebileceğine son derece inanıyor. Güney Afrikalı bir erkek olan Qiyaam ile evlilik deneyimiyle başlayan geçmişinden yola çıkarak, Ludovic çok net ve etkileyici başlıktaki “Kuir Müslüman Evlilik” kitabını yazdı.

Yeni kitabınızın başlığı gayet açık ama hangi bakış açısına gönderme yaparak kuir Müslüman evliliğe bakıyorsunuz? Kitabın temel savı nedir?

Bir antropoloğun yapacağı gibi, bu kitap kimliklerimizden birini diğerine seçmek zorunda kalmadan, kuir ve Müslüman olmanın sosyolojik gerçekliğinin bir tanıklığı (makale ve biyografi arasında.). Buna ek, “yeşil kitap” dediğimiz her yıl yayınlanan homofobi, islamofobi ve transfobiye karşı bir teorik kısım koyduk. Yeşil kitap, kökenindeki proaktif saygıyı ve çeşitliliği koşulsuz sevmeyi islamın en derin köklerinde bulmayı amaç edindi.

İslamda evliliğin amacı ne?

İslam geleneği evliliği sadece bir dini tören olarak değil, aynı zamanda iki şahit ve birbirilerine sesli olarak bu özel anlaşmayı kabul ettiklerini söyleyen iki yetişkinin etik kontratı olarak değerlendirir. – ijab wa qabul (اجب وقبول)..

Yani, heteroseksüel ve eşcinsel evlilikler arasında fark var mı?

Kuir ve düzcinsel evlilik arasında hiçbir fark yoktur. İslam böyle bir fark oluşturmuyor ve arapça terim olan “zawj” (زوج; evli partner) cinsiyetsiz bir terimdir. İslami evliliğin yeni bir temsilini inşa ediyoruz. Allah’ın ve insanlığın tevhidi (tekliği), yıkmayı ve inşa etmeyi (İmamımız Amina Wadud’un da söylediği gibi) İslam’ın etiğinin kalbi olarak şart koşar.  Allah’a olan güzel inancımızı ayrımcı politik stratejilere karşı kullanarak, İslam’la birlikte içindeki önyargıları ve dogmaları yıkmalı,  İslami idealler ve Allah’a inancımızla ilişkili yenilenmiş temsiller inşa etmeliyiz.

Yorumlaman açıkça çoğu İslam alimleriyle keskin bir karşıtlık içerisinde. Onların önerdiği dini görüş, dogma ve geleneklerden yekpare. Bunun aksine, sen yaşayan, daima hareket halinde olan, dinamik bir varlık olarak tanımlıyorsun. Sence, neden inanç sıklıkla dogma, ceza, hatta şiddete dönüşme eğiliminde?

Nefes almayan, ölü bir inanç sosyal tembelliğe sürükler ve sonra sadece haksız sosyal yapı ve alışkanlıkların çoğalmasını haklılaştırmakta kullanılır. İnanıyorum ki, Kuran’da geçenler, peygamberler, kadınlar ve erkekler, Dünya’nın heryerinde yaşayanlar ve her uygarlığın hikayeleriyle, Allah insanlık tarihi boyunca bize rehberlik ediyor.  Tekliğin gerçek manası, çokluk ve çeşitlilikte. Her inancın, her idealin insanlığın hayallerine ve ihtiyaçlarına uyarlanması gerekir. Dogmaları, şiddeti ortadan kaldırmak ve haksız sosyal yapılardan inancımızı korumak için, ideallerimiz ve Allah’a olan inancımızla ilgili yeniden nasıl hayal kuracağımızı öğrenmek zorundayız.


Gelenekte sıkışmamak ve dogmanın yükü bir tür hareket yaratıyor, insanların islamın kalbindeki mesajı keşfetmesine öncülük edebilen bir tür dinamizm gibi. Ama bu bir yandan yanlış bir furyayı takip etmeye de evrilebilir ve sonuç olarak mesajın orijinal anlamından uzaklaşabilir. Bu kuir Müslümanlara karşı sık yapılan bir suçlama: Bu ithamlara cevabınız nedir?

Her insan idealinin esası temelde iyioluş ve mutluluktur. İslam inancının özünde insan haysiyetine saygı ve özgürlüğü teşvik vardır. Bunu anlamamak, Ay’ı gösteren bilgeye değil de, parmağına bakma ahmaklığı gibidir. İslamın ilk dönemlerinde bazı Sufi alimler Kuran’ın bir ayetinin 7000 farklı yorumlamasını görebiliyorlardı.

Ve bugün?

Bugün, bazı dogmatik bilginler çeşitlilikten endişe duyarak, sunduğumuz - onlara göre -“alternatif islam.”’ı bile kabul etmeyi reddediyor. Evet, ilerlemeci ve kapsayıcı Müslümanlar şuan sadece küçük bir azınlık ama sosyal yapılaı yeniden düzenlemek azınlıkların alternatif ideal ve etik önerileriyle sağlanır. Bizim alternatif, yenilenmiş islam temsilimiz Allah’ın bize rehber olan yaşayan, gün yüzüne çıkmamış sonsuz yüzlerinden biri.

Fransa’daki evlilik eşitliği karşıtı organizatörler Fas’ta benzer bir girişim düzenlediler, ki Fas’ta hala eşcinsellik bir suç ve eşcinsel evliliği tanımlayacak bir düzenleme yokken…

Homofobi ve transfobi maalesef her dinden veya ideolojiden dogmatik insanların üzerinde anlaştıkları az konudan biri. Şu gerçeği tekrar vurgulamak istiyorum ki ağacı sadece meyvesiyle yargılayamazsınız. Naziler demokratik bir seçimle gelmelerine rağmen; yahudileri, gey, lezbiyenleri yok etmeye çalıştı. Komünizmin Çin’deki temsili milyonlarca insanın ölmesine sebep oldu. Geçtiğimiz yüzyıl (dayatmacı anlayışla bireysel kimlikleri kontrol eden) faşizmi ve (kamusal ve hatta mahrem alanlardaki sosyal davranışları kontrol eden) totaliterliği anlamamız için korkunç fırsatlarımız oldu.

Aramızdan bazıları ideallerimizi ve etiğimizi başka kardeşlerimizin üzerinde güç kullanmak için kullanıyor diye, demokrasiden ve dayanışmadan kurtulalım mı? Hiç de bile, biz alternatif sunmak zorundayız ve Allah’ın Kuran’da dediği gibi “insanlar gelecek”, öyle ya da böyle. Diğer insanların sivil haklarını öz-tanımlama ve kendi kaderini tayin etme yoluyla elde etmemeleri yönündeki çabalar, basitçe Allah’ın bizlere Tevhid ve Birlik yolculuğunda, çokluk ve çeşitlilik aracılığıyla ilham verme hakkını inkar etmektir.Kuran'a göre tevhid bizim 'melekler' olarak düşündüğümüzden bizi daha iyi varlıklar yapar. Başkalarına karşı nefret dolu olan insanlar, onlar hakkında konuşulmasını bile hakketmezler.

Bizim de bildirdiğimiz gibi, Afrika ve Akdeniz’in Rabat Yönetim ve Ekonomi Okulunda (Avrupa üniversitelerindeki siyasi bilimlerin dengi) bir konferansın oldu. Nasıl geçti?

Kuir islam ve islami feminizm üzerine sunumum oldukça hoş karşılandı. Arap toplumları aslında Avrupalıların da “sadece” birkaç on yıl önce olduğu gibi, her türlü ayrımcılığa karşı insanı kaynaklar oluşturacaklar ve umuyorum ki Fas’taki bu girişimlerimiz de Arap tarihinin bir parçası olacak inşallah. Bu yüzden tüm enerjimizi aktarmak zorundayız. Kibire kapılmadan önyargı ve nefreti yok etmeyi deniyoruz. Alçakgönüllü bir şekilde önyargı ve nefreti yıkmaya, aynı zamanda Allah’tan mütemadiyen aldığımız bireysel ve kolektif ebedi mesajını taşıyan tamamen yenilenmiş bir anlayış inşa etmeye çalışıyoruz. Amin.

21 Eylül 2020 Pazartesi

Eşcinsellik - İmtihan mı Mükafat mı?

Dini konularda söz üretmek bir çok konudan daha fazla sorumluluk hissimin arttığı bir eylem oluyor. O sebeple paylaşımlarımın naçizane kendi hakikat yolculuğumun bir parçası olduğunu belirtip, vebal altına girmekten Allah'a sığınırım. 

Başlıktaki soruya verdiğim cevaplar hayatımın farklı dönemlerinde değişiklik gösterdi. Bu süreçte aslında dinde bir reform yapılmadı veya yeni bir güncelleme gelmedi. Değişen ekseriyetle bakış açım oldu. Dini bir vesileyle hayatıma giren mükafat ve imtihan kavramları kendi iç dünyama yönelik bir çok yüzleşmeye fırsat verdi. İmtihan kavramından başlamak istiyorum.

Semavî dinlere inanan birinin en temel kabullerinden biri bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu, geçiciliği ve aslolanın ahiret hayatı olduğudur. Ben de bu inançla büyütüldüm. Ama imtihanda neler sorulacağı kısmı muallaktı. Ve ilk kez bir hemcinsimden hoşlandığımda bunun neyin imtihanı olduğundan emin değildim. Niye kimsede görmediğim bu imtihan beni bulmuştu? Yardımcı olacak bir kaynak ve insan da yoktu. İlk aklıma gelen cevap sevmemem gerektiğiydi. Çünkü sevdiğimde deneyimlediğim de platonik bir aşk acısı olmuştu. O dönem, ana akım öğretiler doğrultusunda cehennemde cezalandırılmayı kabullenip, imanıma olan inancımla kefaretimi ödedikten sonra cennete gidebileceğime tefekkür ederek bir sonuca varabilmiştim. Ama aklıma yatmayan içime sinmeyen bir çok nokta da vardı. İslamın akıl ve mantığı övdüğü kısımlar bu ana akım söylentilerde pek yer bulmuyordu. Sorular sormaktan korktuğum bir dönemdi ama aklımdan çıkmayan en temel soru: Bir insanın hem cinsine aşık olmasından nasıl bir kötülük doğabilirdi ki, Allah bunu imtihan etti?

 

        Bu kendini daha hümanist çizgide gören müslümanların: "Evet, eşcinsellik fıtrattan gelebilir kabulümüzdür, fakat Allah bunu imtihan olarak vermiştir ve eyleme geçmemeleri gerekir." argümanını bana hatırlatıyor. Burada eyleme (muhtemelen de cinsel ilişkiye) indirgenmiş bir cinsel yönelim algısı gözüme çarpıyor. Bir yandan da kendilerinden çok eminler ve cüretkarlar. Bu tür durumlarda hep: "Herkes başkasının putuna İbrahim." sözü aklıma gelir. Evet cinsel yönelimimin benim için bir imtihan boyutu var ama imtihanı Allah yapıyorsa, bu kişiler cevapları mı çaldılar acaba?

 

        Cinsel kimliğimi kabul ettiğim hatta üzerine aktivist bir kimlik de eklediğim yılların ardından İslam'a dönüşümde fark ettiğim şu oldu ki, benim eşcinselliğimle olan imtihanım hem cinsimle bir romantik veya cinsel paylaşımdan önce çok daha özümle alakalıydı. Azınlık olmak, dezavantajlı konumda hissetmek (olmak), Allah'ın benim üzerindeki takdirini bir ceza olarak görmemek, bu takdiri sevgiyle ve gururla temsil etmek, kendimle barışık olmak, kendimi sevmek, halktan geçebilmek, kabul görmekten vazgeçmek, yalnızlıktan korkmamak, insan tarafından senin için kurgulanmamış bir dünyada tefekkür edebilip teslim olabilmek ve muhtemelen ömrümün geri kalan kısmında da eklemelerin olacağı bir çok imtihan. Muhakkak bunların hepsi doğrudan yönelimimle bağlantılı değil, ama hakim anlayış ve yaşam biçimi dışında olduğunda hepsi de kendine göre boyut değiştiriyor.

 

        Peki bunca imtihanın arasında mükafat nerede? Bir yandan imtihan dünyasındayız ama bu hayatın büyük bir mükafat olduğu da nakşediliyor. Çünkü bu dünya bir yandan Allah'ın sıfatlarının tecelli olduğu varlık alemi. Aynı anda hem mükafat hem imtihan olabilmesi kafa karıştırıcı geliyor evet, işte orada devreye iman giriyor. Rasyonel bir mantığın bu noktada çelişkiyi mantıksız bulup hükmünü vermesi muhtemeldir. Nitekim Kuran'da birbiriyle çelişik gibi gözüken bir çok nokta vardır. Ancak bunun bir hikmeti olduğuna inanan ve ardındaki ilme erişmek isteyenler Allah'ın izniyle buna nail olmuşlardır. Mevlana'nın: "Doğru ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız." sözü bu hikmetin mânâ dünyasındaki temsilini çok güzel veriyor. Mükafat, Mecnun'un dünyevi aşkın ızdıraplarından geçerek eriştiği halin kıssayla da bize bir gönül kapısı açıyor. O yüzden bu mükafat kısmıyla ilgili ancak gönül ehli insanlardan bir fikre sahip olabiliyoruz. Yani mükafatın dış dünyadan çok, iç dünyada tezahür eden bir hal olduğunu çıkarsıyoruz. 



        Peki bu dünyanın geçiciliğine iman etmiş biri için eşcinselliğin mükafatı ne olabilir? Azınlık olmayı kendim için bir imtihan olarak almış olsam da, çoğunluk olmamayı da bilakis bir mükafat olarak addediyorum. Çoğunluk olduğunda çoğunluğun dünyevi ihtiyaçlarına göre kurgulanmış bir dünyada aymak, bu dünyanın geçiciliğinin kendine hatırlatabilmek çok daha güç olacaktır. Hatta 1. dünya ülkesinde doğmuş olmamayı da , kendim için bir lütuf kabul ediyorum. Bu rehavete kapılmamı, dünya illüzyonunda kaybolup gitmemi çok daha mümkün kılabilirdi. Burada anlatmak istediğimi örneklendirecek olursam, onur yürüyüşünün tarihsel kökenindeki ruhun şuan kapitalist şirketlerin sponsorluklarıyla içinin boşaltıldığı bir yürüyüşe dönüşmesi gibi. Kastettiğim tabi ki acıdan beslenmek veya ızdırapla güç bulmak da değil. Sadece kendim için neyin imtihan neyin mükafat olduğuna daha inanç temelli bir yerden karar vermem. Tasavvuf okumalarında sıkla karşılaşacağımız bir husus da, zorlukların aslında kulu bu dünyada pişirmek için Allah'a yaklaştırmak için vesile olarak görülmesidir. Halk arasında: "Allah sevdiği kulunun imtihanını zor eylermiş." Sözü buna gönderme yapar. Evet, Türkiye'de bir eşcinsel olmak zor. Ama biliyorum ki sabır edinilebilecek en güzel erdemlerden biri. Zorluklar içerisindeyken de kalbini açık ve temiz tutabilmek, asıl maharet bunda. 

Bu demek değildir ki, hakim cinsel yönelimde olan biri gaflet uykusundan kalkamaz. Bilakis en azından cinsel kimliği üzerinden lehine işleyen bir dünyada bunun dışına çıkabilmesi onun için ne mutlu. Aşkın imtihanını cinsiyetlerden öte madde dünyasından mânâ dünyasına bir açılım olarak görürsek, kimimiz bunu karşı cinsiyle, kimimiz hem cinsiyle, kimimiz de cinsiyetlerin ötesinde deneyimliyor. Hepimiz aynı dünyasal kaderi paylaşıyor ve birin parçası olduğumuza inanıyorsak (Tevhid bunu gerektirir.), bir hükme varırken tevhidi bozmamaya (Tevhid kavramıyla ilgili detaylı açıklamayı bloğumun temel kavramlar bölümünde verdim.) da imtina etmemiz gerekiyor. Ahir zaman hakikati bize gösteriyor ki ne cinsiyet sadece kadın ve erkek, ne de cinsel yönelim sadece heteroseksüel. O zaman birliği maddenin ötesinde bir manada idrak ederek bu çatışmadan ve ayrışmadan mükafatlanabileceğimize inanıyorum. Sözlerimi Yunus Emre'den bu dizelerle sonlandırıyorum:

 

"Gönül Calab*’ın tahtı, Calap gönüle baktı

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san

Dört kitabın manası budur eğer var ise"


*Eski Anadolu Türkçesinde Allah.


(20.07.2020 tarihinde kaos.org adresinde yayınlanan yazımdır.)

 

 

14 Eylül 2020 Pazartesi

Hadisler ve Kuir Kimlikler -2

 TRANSEKSÜELLİK ÜZERİNE

Transeksüel insanlar, cinsiyet kimlikleri ve/veya cinsiyet temsilleri doğumda atanan cinsiyetlerine dayanan sosyal beklentileri karşılamayan kişilerdir. Örneğin doğumda kadın olarak atanan ama cinsiyet kimliği erkek olan biri gibi. Transeksüel insanlara olan nefreti haklılaştırmak için bazıları hadisleri kullanılıyor.

“Peygamber (sav), kadın gibi davranan erkekleri ve erkek gibi davranan kadınları lanetlemiştir.”

Bu hadis farklı kelimelerle  anlatılır ve sorun buradadır. Arabistanda kadın gibi davranılan erkekler için söylenen “Mukhannath” kelimesini kullanır. Peygamber (sav) zamanın Mukhannath kişilerin durumuna bakarsak, vardırlar ve kadınların bulunduğu mekanlara girmekte özgürdürler. Onlardan biri olan peygamberin hizmetlisi sahabe Anjasha, deve süren, kadınlara önderlik eden, peygamberin “Yavaş ya Anjasha, kadınlara yavaş önderlik et.” dediği biridir. Anjasha’nın Mukhannath olduğu Wathila ibn al-Asqa tarafından hadis olarak belirtilmiştir. Peygamber (sav) dönemindeki transseksüeller asla geri çevirmedi. Ama “Hit” adında bir mukhannath kadınların bulunduğu mekanlara girebiliyordu ve bir kadının bedenini başka bir erkeğe betimledi. Bu nedenle peyhamber eşlerine, bulundukları mekanlara onun girmesine izin vermelerini yasakladı. Bu hadis Ümmü Seleme (peygamberin eşlerinden biri) tarafından anlatılmıştır. Peygamberin eşine göre peygamberin dediği: “Onun sizin mekanınıza girmesine izin vermeyin.”’dir.

Ağızdan ağıza dolaşan hadis özelinden kaydırılıp genelleştirildi ve bazıları, mukhannath kişilerin kadınların mekanlarına girmesini engellemek için genelleştirerek aktardı. “Onların sizin mekanınız girmesine izin vermeyin.” olarak. Ardından anlatı onları Müslüman evlerinden kovun gibi genel bir emre tekrar kaydırıldı. “Onları evlerinizden kovun.” olarak.

Burada da kalmadı ve Abdullah ibn Abbas hikayeyi tamamen farklı bir yoldan aktardı. Önceki anlatıdaki “onları kovun”a kabul ederek lanetlerine bağladı:

“Peygamber (sav), kadın gibi davranan erkekleri ve erkek gibi davranan kadınları lanetlemiştir, ve onları evinizden kovun demiştir ve sonra peygamber birini, Ömer’de diğerini kovmuştur.”

Hikayenin takip eden diğer versiyonlarında, aslında bunun bir kadının mahremiyetini ihlal eden biri hakkında olduğunu, cinsiyet kimliğiyle alakalı olmadığını buluyoruz. Ama hikaye peygamberin evi ve eşlerinden çıkıp, sahabeler tarafından genel bir mesele olarak yorumlanmıştır. Bu sebeple Abdullah ibn Abbas bu kovma meselesini transseksüel insanlara yönelik genel bir lanetleme olarak anladı.

                                                           Genç müslüman transları destekleyin.

ASEKSÜELLİK ÜZERİNE

Aseksüel cinsel olarak başkalarına ilgi duymayan kişilerdir. Aseksüellik kasıtlı bekarlık kararı almaktan farklıdır. Bu bir seçenek değildir, kişinin kimliğinin parçasıdır. Bazı kişiler peygamberin (sav) gençleri evlenmeye teşvik etmesini aseksüelliğin yasaklanmasına kanıt olarak kullanır.

“Aranızdan durumu olan genç erkekler evlenmeli.”

Bu sahih bir hadistir.

Al-Bukhari (Sahih Bukhari, 5065).

Ama bu bir aseksüellik yasaklaması değildir. Çünkü Arapçada imkanlılık için kullanılan kelime “al-Ba'a”,  evlilik haklarını yerine getirebilecek finansal ve fiziksel beceride olmak anlamında kullanılır. Alimlerin çoğu beceri ve arzu eksikliğinde evliliği bir vazife olarak kabul etmez. Evlilik haklarını uygulamada yetersiz olacağı için adaletsizlik olarak tanımlar. İmam Ebu Hanife: “ Denklik olmadığı kesinse, evlilik yasaklanmıştır.” demiştir.

Bazıları cinsiyet ve cinsel kimliklere yönelik olumsuz tavırlarını haklılaştırmak için hadisleri kullanmışlardır. Zayıf, uydurma ve hatta kuir çatısı altındaki kişileri kapsamayan hadisleri kullanırlar. Ama hadisler nefreti haklılaştırmak için kullanılmamalıdır.

Peygamberin cinsiyet ve cinsel çeşitliliği reddettiği geçerli bir kanıt yoktur.

Kaynak: https://drive.google.com/file/d/1Dk95ZgN5QB4GVe3AGWBO7hHcPSvzTB0Q/view

7 Eylül 2020 Pazartesi

Hadisler ve Kuir Kimlikler -1

        Müslümanlar peygamberin hayatına (sav) ilgilidir ve hadis olarak bilinen peygambere dayandırılan bilgilerin geçerliliğinin belli kriter ve kurallarla belirlendiği ayrı bir ilim dalı oluşturmuşlardır. Hadis ilmini göz önünde bulundurmayan bir grup da vardır. Onlara göre Kuran dışında hiçbir metin kutsal değildir ve hüküm kaynağı olamaz. Ancak bir çok Müslüman hadislerin ve anlatıların önemine inanır. Bu nedenle hadisin geçerli olup olmadığını tayin etmek için hadis ilmindeki kuralları ve standartları anlamak hayati önem taşır.

Hadis, peygamberin söylediği, yaptığı, bildirdiği hatta nitelendirdiği şeylere dayandırılan hadislerdir.

Hadis ilmi bu iki temele dayanır

Sanad

Hadisin peygamberden anlatıcıya kadar uzanan dizilimidir.

Örneğin: Peygamberden (sav), Anas ibn Malik’e , ondan Katada’ya, ondan Ebu Avanah’a, ondan Valid’e aktarılarak söylendi.

Metin

Hadis metni.

Örneğin: “Eğer ki bir Müslüman ağaç diker, Eğer ki bir Müslüman ağaç diker, o ağaçtan insan, hayvan veya kuş istifade ederse; hepsi ona sadaka olur.”

Hadisler kabul edilebilirliğine göre, Sahih (Geçerli), Hasan ve Zayıf Hadisler olarak sınıflandırılır.

SAHİH HADİS

İçtihat ve dini diğer meselelerce güvenilen, kabul gören hadistir.

Koşulları

Sanad Bağlantısı: Her anlatıcının hadisi doğrudan önceki kuşağından bir anlatıcıdan alması.

Aktarıcının Güvenirliği: Her anlatıcının büyük günahlardan münezzeh, aklıselim yetişkin bir müslüman olması.

Aktarıcının disiplini: Anlatanlardan her birinin ezberinin iyi olması, hayali ve saçma olmaması.

Metnin hatasız olması: Hadis metninin geçerliliğine yönelik hiçbir uzlaşmazlık olmaması.

Metnin anormal olmaması: Geçerli diğer metinlerle çelişmemesi.

HASAN HADİS

Sahih ve zayıf hadis arasındadır. Ama sahih hadise daha yakındır. Şartların çoğunu sağlar, o yüzden içtihatte kabul görür.

ZAYIF HADİS

Hasan ve sahih hadis koşullarını karşılamayan, güvenilmez hadislerdir.

Türleri

Mu'allaq, Mursal, Mu'dal, Shadh, Maqlub, Mu'allal, Matruk, Mawdu (Hiçbiri hadis değildir)

Zayıf hadis, tüm türleriyle reddedilmiştir ve içtihatte kabul edilmez. Buna rağmen bazıları eğer başka hadis yoksa çalışılabileceğini söyler. Ancak al-Bukhari, Muslim, Yahya ibn Ma'in, Ibn al-Arabi, al-Maqdisi ve Ibn Hazm gibi alimler ne içtihatte ne de eylemlerin faziletlerini belirlemede asla kabul edilmemesini söyler.

Zayıf hadisler içtihatta kabul edilmez, özellikle de ölüm cezasıyla sonuçlanan ceza hukukunda. Cinsel ve cinsiyet kimliği azıklıklarının haklarına karşı olanlar, güvenirliğini zayıf bulan alimler sayıca üstün olmasına rağmen, bir alimin güvenilir saydığı zayıf hadise inanırlar.

Sol: Gey Müslüman, Varlığım aklını genişletmen için, Sağ: Allah hepimizi sever.

EŞCİNSELLİK ÜZERİNE

Eşcinsellik, aynı cinsiyetten insanların birbirine çekim duymasıdır. Eşcinsel kadınlar kadınlara, eşcinsel erkekler erkeklere ilgi duyar. Bazı insanlar islamda eşcinselliğin yasak olduğunu kanıtlamak için hadisleri kullanırlar.

“اقتلوا الفاعل والمفعول به”

(Bunu yapanı da yaptıranı da öldürün.)

Bu Hadis Zayıftır

• Al-Bukhari zayıf saymıştır (al-'Ilal al-Kabir, 236). 

Ibn Hazm zayıf saymıştır (al-Muhalla, 387/11) ve (al-Muhalla, 383/11). 

• Ash-Shawkani zayıf saymıştır (Nayl al-Awtar, 286/7) ve (as-Sayl al-jarrar, 315/4) Sanad’i zayıftır.

• At-Tirmidhi zayıf saymıştır (Sunan at-Tirmidhi, 1456). 

Ibn al-Qattan zayıf saymıştır (al-Wahm wa al-Iham, 182/4).

“ملعون من عمل عقل قوم لوط.”

(Lut’un kavminin yaptıklarını yapan lanetlidir.)

Bu Hadis Zayıftır

• Ibn 'Adi zayıf saymıştır (al-Kamil fi ad-Dhu'afa', 436/8). 

• Al-Qaisarani bu ifadeyi (Dhakhirat al-Huffadh, 1941/4) hem Matruk (yalanlamış) hem de zayıf bulmuştur.

 

“…إن من أشراط الساعة أن يكتفي الرجال بالرجال والنساء بالنساء"

(Erkeğin erkeğe, kadıının kadına meyletmesi kıyamet alametlerindendir.)

Bu hadis Zayıftır.

• Al-Haytami (Majma' al-Zawa'id, 324/7) aktarıcısı Saif ibn Maskun ‘dur ve güvenilir değildir demiştir. 

• Ve aktarıcısı Sulaiman ibn Dawood al-Yamami’un matruk (yalanlanmış) olduğunu söylemiştir (Majma' al-Zawa'id, 13/8).

“جميقا وارجموهما والأسف الأعلى ارجموا "

(Altta ve üstte olanı taşlayın, ikisini de taşlayın.)

Bu Hadis Zayıftır.

Ibn 'Abd al-Barr ,(al-Istidhkar, 503/6) aktaranı Asim ibn Umar’ın tanınmadığını ve güvenilir olmadığını vurguladı. 

• Al-Arnaout sanad (aktaran zinciri)’inin zayıf olduğunu söyledi(Takhrij Mushkil al-Athar, 3833). 

• Al-Khatib al-Baghdadi (Awham al-Jam' wa at-Tafriq, 158/1) aktaranı Asim ibn Umar al-Amri’ye aktaran al-Bukhari, yalanlanmış hadis olduğunu söylemiştir. Ahmed zayıf olduğunu ve ibn Ma'in dikkate alınmamasını söylemiştir.

“سحاق النساء زنا بينهن"

(Kadınlar arasında lezbiyenlik, aralarındaki zinadır.)

Bu Hadis Zayıftır.

• Al-Albani çok zayıf saymıştır (Da'if al-Jami', 3262)

• Al-Albani bu kaynakta da zayıf olduğunu belirtmişti r(as-Silsila ad-Da'ifa, 1601.

• Ibn Hibban (al-Majruhin, 174/2) aktarıcısı al-'Ala' ibn Kathir’nın çok fazla uydurma anlatısının olduğu ve dikkate alınmamasını söylemiştir. 

• Ayrıca (al-Majruhin, 216/1) mawdu (uydurulma) olduğunu vurgulamıştır.

        Eşcinsellikle ilgili açık ve tanımlı bir yasak olsaydı, niye bazı insanlar tüm bu hadisleri üretirdi ki?

        Peygamberin eşcinsel eylemi cezalandırdığını kanıtlayan hiçbir hadis yoktur. Ama bazıları “Bir erkek bir erkeğe yanaşırsa zina yapandır, bir kadın da bir kadına yanaşırsa zina yapandır.”’ı eşcinsel eylem için zina cezası uygulanmasına kanıt olarak öne sürerler. Bu hadis zayıftır. Al-Albani (Da'if al-Jami', 282) zayıf saymıştır..Al-Bayhaqi (as-Sunan al-Kubra, 8/233) sanad (aktarıcısı)’ını kabul görmemiştir. Ibn al-Mulaqqin (Khulasat al-Badr al-Munir, 2/302)’e göre sanad sahibi yoktur, Az-Zarkashi al-Hanbali (Sharh az-Zarkashi 'ala Mokhtasar al-Kharqi, 6/288) geçerli bir kanıtının olmadığını söylemiştir

      Bazıları sahabelerin eşcinsel eylemde bulunan bir adamı yakmayı kabul ettiğini belirtmiştir. Bu athar (sahabelere dayandırılan hadis), zayıf ve dikkate alınmıyor. Ibn Hajar al-'Asqalani (ad-Diraya, 2/103)zayıf demiştir. Al-Bayhaqi (as-Sunan al-Kubra, 8/232), ash-Shawkani (Nayl al-Awtar, 7/287), al-San'ani (Sobol as-Salam, 4/21)tümü morsal (bağlantı, koşul ve sanad eksikliğine dayanarak zayıf) olduğunu söylemiştir.

         Açıkça eşcinselliği yasaklayan geçerli bir hadisin yokluğundan, insanlar kasten zayıf hadis oluşturuyor. Hatta bilinmeyen kaynaklı “bir erkek başka bir erkekle öpüşürse Allah’ın tahtı sarsılır.” gibi ifadeleri destekliyor. Ki bu da bir hadis değildir, mawdudur (uydurma). Ash-Shawkani (al-Fawa'id al-Majmu'a, 204) mawdu olduğunu belirtmiştir.

Devam edecek...

Kaynak: https://drive.google.com/file/d/1Dk95ZgN5QB4GVe3AGWBO7hHcPSvzTB0Q/view


22 Ağustos 2020 Cumartesi

Renkli Tarihimiz- El- Muhannesun (Gerçek kadınlar olduk)


Bugünlerde muhannes kelimesi Arapça’da bir hakaret olarak kullanılsa da, Araplar bu kelimeyi geçmişte bir hakaret olarak değil, erkek olarak doğmuş, feminen karakterli, bugünkü transeksüel kadın kavramına en yakın tanımda kullanmışlardır. Bu terim feminen tavırlı eşcinsel erkekleri de kapsıyor. Muhanneslerin görünürlüğü neredeyse tüm İslami dönemlerde ve farklı ülkelerde açıktı. Sakallarını traş etmeleri, feminen konuşmaları ve Dalal, Tarifa gibi kadın isimleri kullanmalarıyla tanınırlardı. 
Hicretten sonraki ilk yüzyılda Ebu Bekir ibn Amr ibn Hazm, halife Süleyman ibn Abdal-Malik’ten muhannes sayılmasını istemiş, bunun üzerine halife, Medine şehir meclisine bir mektup yazmıştı. Yazarın kaleminden mürekkep damlası düşmüş, muhannesleri “saymak أحص” kelimesini “hadım etmek أخص”’e dönüştürmüştü. Mektup Medine’deki yetkililere ulaşıp katip okuduğunda yetkili “saymak” kastedilebileceğini anlamıştı. Katip, kha harfinin üstünde açıkça nokta olduğunu belirtti. Yetkili tüm muhanneslerin hadım edilmesi emrini verdi. Hadım edilmiş muhannesların sayısı tarih kitaplarında farklılık gösteriyor. Bu sayı 2,4,6,9 olarak değişiyor. Hadım zorunluydu ve bu yüzden bir şiddet sayılırdı. Ama ilginç olan buna tepkilerdi. 
 Ebu al-Fadl al-Meydani, Tuvays’ın hadımdan sonra: “Bu da başka bir sünnetti.”, Dalal’in: “En iyi sünnetti.”, Bard el-Fuat’ın:“Çiş borusu taşımaktan artık hürüz.” Zill Ash-Şagar’ın:“Niye kullanmadığımız bir silah taşıyalım ki?” dediğini aktarır. Hamza el-İsfahani, Tuvays’ın: “Siz bişey yapmadınız. Biz hadımla tamamen muhannes olduk.” dediğini aktarır. Dalal’in: “Tamamen muhannes olmak artık ulaşılabilir.” dediğini al-Bladheri iletmiştir. El- Jahiz’in iletimiyle Medine’nin ileri gelenlerinin onların: “Bizler artık gerçek kadınlarız.” dediğini, tercih ediyor olsalardı da kadın olmayı tercih edeceklerini aktarır. Hadımın sonucuna yönelik de: Bu hadımla muhannes kadınların ve feminen erkeklerin asla erişemeyeceği yumuşak bir ses ve düzgün vücut hatlarına sahip olduklarını iletmiştir, ki bu onların transeksüel kadın tanımını kapsadıklarını göstermektedir.

Kaynak: https://drive.google.com/file/d/1zPrJOEkphiKQPeG1TNdLZ2FW_fiIs-TV/view